13 Şubat 2011 Pazar

Torba en çok gençleri vuracak

ZEYNEP KURAY -ANF
AKP'nin, emek gasplarını içeren tüm düzenlemeleri tek bir pakette topladığı 'torba yasa tasarısı' yasallaştı.

Meclis'ten geçen yasayla birlikte çalışanlar daha yoksulluğa ve güvencesizliğe itilecek. Düzenlemenin Meclis’teki yasalaşma süreci yaklaşık 2.5 ayı buldu. Bu süre zarfında sendikalar ve sivil toplum kuruluşları tasarıya karşı gösteriler ve eylemler düzenledi.



Maltepe Üniversitesi İİBF öğretim Görevlisi ve Sosyal politika uzmanı, Yrd. Doç. Atilla Özsever ile ‘torba yasasını’ konuştuk. Meclis’ten geçen yasanın çalışanların değil işverenlerin çıkarlarının dikkate alınarak hazırlandığını, işçiden memura çalışan tüm kesimleri vuracağını söyleyen Özsever, torbanın en çok gençleri mağdur edeceğini vurguladı.

AKP hükümetinin bundan sonraki hamlesinin Kıdem tazminatını kaldırmak olacağının uyarısında bulunan Özsever ‘torba yasasını’ ANF’ye değerlendirdi.

‘’Öncelikle bu yasa hazırlanırken esas olarak işverenlerin vergi ve sigorta prim borçlarına af getirme amaçlanmıştı. Fakat sonra bu yasanın içersine özellikle çalışanlarla ilgili dört yasada değişiklik yapılmasını isteyen maddeler ilave edildi. Yani 5510 sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunda değişikliler yapan maddeler kondu. İkincisi 4857 sayılı iş kanunu, üçüncüsü 4447 sayılı işsizlik sigortası kanunu ve son olarak 657 sayılı devlet memurları kanununda değişiklik yapan maddeler kondu. Bu dört kanunda hem işçileri hem de memurları ilgilendiren kanunlarda hak kayıplarına yol açıyor.

Aynı zamanda öğrenci affı da var, emekliliğe 2011 yılında belli bir maaş artışı da sözkonusu. Dolayısıyla böyle bir ‘çorba yasası’ haline getirip bir takım haksızlıkları makyajla örttüler. Eğer başlangıçta sadece işçiler ve memurlarla ilgili hak kayıplarına dönük olmuş olsaydı o zaman büyük tepki çekecekti, ama içine çalışanların lehine yada öğrencilere birtakım öyle olumlu şeyler serpiştiriyorlar ki kimse sesini çıkartmasın. Ancak kimse fark etmeden hak kayıplarını bu yasa içersinde ortaya koymaya çalışıyorlar. Torba denmesinin de amacı bu.

Aslında başlangıçta 113 maddeden ve 163 sayfadan oluşuyordu. Düşünebiliyor musunuz bir yasa tasarısı 163 sayfa bu bile çok fazla bir rakam. AKP iktidarı özellikle referanduma sunulan Anayasa değişikliği sırasında, ‘Biz bu Anayasaya ekonomik ve sosyal konseyi de koyuyoruz madde olarak’ dedi. Ekonomik ve Sosyal Konsey hükümet, işçi, işveren taraflarının oluşturduğu bir konseydir. Bunu buraya koyuyoruz, dolayısıyla ‘biz sosyal devletten yanayız’ mesajını vererek bir görüş ortaya attılar ve ‘tarafların görüşlerini mutlaka alacağız’ dediler. O amaçla da Anayasaya koydular ama bu kadar önemli değişiklikler yapan AKP ne işçilerin ne işçi sendikaların ne de memurların görüşlerini aldı ne de onları bilgilendirdi. Hatta Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu bile ‘Ben yasayı gazetelerden öğrendim’ dedi. Yani kendi düşüncelerine yakın olanlara bile bilgi sunmadılar.

Şimdi üç tane işveren örgütü var biri TİSK, TOBB ve TÜSİAD. Bu üç örgütü Ekim 2010 tarihinde özellikle istihdam sorunlarıyla ilgili bir rapor hazırladılar. Bu raporda işverenler çalışma hayatının nasıl olması gerektiği konusunda bir takım öneriler getirdiler. Hükümetin hazırlamış olduğu bu yasa işverenlerin önerilerini büyük ölçüde dikkate aldı. Demek ki işçi tarafına, memur tarafına, çalışan kesimlere sormadan, ağırlıklı olarak işverenlerin talepleri ve görüşleri doğrultusunda bir yasa bu.

Asgari ücretin düşürülmesi, stajyer çalıştırmanın artırılması, esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, işsizlik fonunun sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılması ve kamu çalışanlarının iş güvencesinin tehlikeye girmesi. Bu beş altı temel konuda bir hüküm getiriyor bu yasa. Şimdi bunları sırasıyla anlatmaya gelirsek:

ASGARİ ÜCRET DÜŞÜRÜLÜYOR !

-Bir kere askeri ücreti düşürüyorlar yasada. Mevcut uygulamada 16 yaş ve üstünde olanlar için bir asgari ücret tespit ediliyor, bir de 16 yaşın altındakiler için bir asgari ücret tespit ediliyor. Şimdi bunlar 16 yaşı 18’e çekelim diyorlar. Yani 16 yaş ve 18 yaş arasındaki asgari ücret şu an için 630 TL net olması gerekirken bu 546 TL’ye düşürülüyor. Birici somut madde bu. Bu zaten işverenlerin bir talebiydi, zaten buna uyuluyor.

GENÇ İŞÇİ SÖMÜRÜSÜ ARTIYOR !

-İkincisi stajyer çalıştırma artacak. Meslek yüksek okullarında çırak olarak çalışanlar var. Bunlar ne oluyor belli zamanlarda geliyorlar ve çeşitli iş yerlerinde stajyer adı altında çalışıyorlar. Şimdi normalde kanuna göre, stajyerler brüt asgari ücretin üçte ikisi oranında ücret alıyorlar. Halbuki bu yasa ile net asgari ücretin üçte birine düşüyor. Bir stajyer işçiye 531 TL ödemeleri gerekirken bu yasayla 210 TL’ye düşecek. Mevcut uygulamada iş yerlerinde 20 veya üstü yerlerinde stajyer çalıştırabiliyorlardı. Stajyer çalıştırmak o kadar yaygın değildi. Şimdi bu yasaya göre, 20 sayısı 10’a düşürülüyor, hatta Bakanlar Kurulu bu sayıyı 5’e kadar düşürebiliyor.
Artık en küçük işyerlerinde dair filli olarak, yasal olarak stajyer çalıştırmak çok yaygınlaşacak buna genç işçi sömürüsünü artıracak. Bu işin tercümesi bu. Bir de biliyorsunuz ki bir iş yerinde bir insanın bir deneme süresi var. Bu deneme süresi normal kanunda bu süre 2 aydı ama bu yasayla bu süre 25 yaş altındakiler için 4 aya çıkıyor. Daha uzun bir süre çalıştıracaklar ve bu şekilde genç insanlar için güvencesiz çalıştırma artmış olacak

KOLEKTİF YAŞAMA ENGELLENİYOR

-Üç esnek çalışma biçimi yaygınlaşıyor. Şimdi mevcut iş kanununda çağrı üzerine çalışma var. Yani ‘sana ihtiyacım var’ diyerek işveren seni çağırıyor. Geliyorsun bir süre çalışıyorsun ve çalıştığın süre kadar para alıyorsun. Bu çağrı üzerine çalışmanın yanısıra bu yasayla evden çalışma, uzaktan çalışma diye yeni çalışma biçimleri getiriliyor. Tabii dolayısıyla insanlar evde ya da uzakta çalışırsa ne oluyor kolektif çalışma bir biçimde ortadan kalkmış oluyor. İşçilerin dayanışması birbirlerinin sorunlarıyla uğraşması engellenmiş oluyor. İşçi tek başına kalıyor o yüzden de daha güvencesiz bir hale geliyor ve hatta bunların içersinde kıdem tazminatı ücretleri, izin hakları gibi bir takım haklar da bu şekilde dışlanmış oluyor. Bu tarz çalışanlar için, Çalışma Bakanlığın yönetmeliğine bakılacak.

PATRONUN ÜCRET ÖDEME HÜKÜMLÜLÜĞÜ İŞÇİNİN ÜZERİNE YIKILIYOR !

-Dört kısa çalışma ödeneği de yaygınlaşacak. İşyeri krize girerse bu ekonomik kriz durumunda işveren ödeme güçlüğü çekiyorsa işsizlik sigortasından fonundan ödeme yapılacak. Belli bir sıra üç ay kadar. Şimdi bu kısa çalışma ödeneğiyle ilgili yerler sadece genel ekonomik krizlerle değil, diyelim ki böyle bir krize tekstil sektörü girdi yada bölgesel bir kriz var bu gibi durumlarda da kısa çalışma ödeneği ödenecek. İşçiye çalışma ödeneği yaygınlaşması işverenlerin ücret ödeme hükümlüğünden kurtarıyor. İşçiye para ödemiyorlar onun yerine işsizlik fonundan ödeniyor. İşsizlik fonu de sonuç itibariyle işçinin ücretinden kesilerek oluşturulan bir fon. İşveren de ödeme yapıyor ama bunu bir maliyet unsuru gösteriyor. Dolayısıyla yeni bir işçinin parasından bir aktarma yapmış oluyor.
Böylece ne oluyor işverenin ücret ödeme yükümlülüğü bir anlamda işçinin üstüne yıkılmış oluyor. Zaten Bu da aynı zamanda işverenlerin hazırladığı raporda ki temel taleplerinden.

KISA SÜRELİ ÇALIŞMADA SİGORTA PRİMLERİNİ İŞÇİ ÖDEYECEK

Onun dışında çok önemli bir madde daha var. Kısa süreli çalışmalar oluyor, mesela siz 30 gün çalışmıyorsunuz 15 gün çalışıyorsunuz yada işveren sizin adınıza 30 günlük tüm süreyi ödemiyor. Bu yasayla 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren özel sektörde kısa süreli çalışanların boşta geçen süreleri sigorta primlerini artık işçi kendisi ödeyecek. Oysa şu anda kamuda çalışan işçi açısından böyle bir durum söz konusu değil. Öyle ki kamuda 15 gün çalıştırıyorsun, bu 15 günlük istihdam süresini devlet ödüyor. Şu anda özel sektörde çalışsan boşta geçen süreler için oradaki parayı ister işçi ödesin yada ödemesin sağlık sigortasından yararlanıyor. Ancak bu yasayla eğer sen boşta geçen süreyi ödeyemezsen sağlık sigortasından yararlanamasın. Bu durumda sağlık hakkından da faydalanmıyorsun. Başına bir şey gelirse, kaza geçirsen, hastalansan eğer bunu kendin ödeyeceksin. Kamu da çalışmış olsaydın aynı statüde devlet ödeyecekti. Buna anayasal bakımdan da bir eşitsizlik oluyor.

FAZLA MESAİ PARASI PATRONUN CEBİNE !

Bir de dekleştirme süresi dediğimiz bir konu var. Haftanın çalışma süreci 45 saattir normalde. Ama yasaya göre bazen işverenler 66 saatte kadar da çalıştırabilirler. Bunu ancak iki ay bir süre içersinde ortalama haftalık 45 süreye denk gelmesi lazım. Yani iki hafta üst üste sizi 66 saat çalıştırır yada bir hafta 11 saat çalıştırır. Sonuçta iki aylık çalışmanın ortalamanın 45 saatte gelmesi lazım. Şimdi bu denkleştirme süresi dört aya çıkartılıyor, -özellikle turizm sektöründe. Bu sektörde çalışanlar açısından denkleştirme süresi iki aydan dört aya çıkartılıyor böylece çalışan bütün turizm süreci boyunca fazla mesai ücreti alamayacak. Çünkü o zaman sizi ne yapacak, 66 saat çalıştıracak böylece turizmin sektöründe çalışanların fazla ücret alması engellenecek.

BELEDİYE İŞÇİLERİNİN RIZASI ALINMADAN ZORLA SÜRGÜN

Diğer bir konu kadrolu işçiye sürgün meselesi. Belediye de çalışanlar ihtiyaç fazlası varsa, bunu onlar tespit ediyorlar ve işçinin rızası alınmadan Milli Eğitim Bakanlığına veya Emniyet Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatlarına gönderecekler. Şimdi belediyede çalışan bir işçi, Emniyet Genel Müdürlüğünde ne yapar? Bu işçi beş gün içersinde işe başlamasa işten çıkarılacak. Öyle de bir tehdit var. Bu özellikle belediyede örgütlü sendikaların çok tepkisine yol açtı, hatta Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş sendikası bile buna tepki gösterdi.
Öte yandan bu maddeyle ilgi bir de şöyle bir şey daha var: Eğer belediyeler bu durumda bir ihtiyaç fazlası varsa beş yıl boyunca hiç işçi almayacak. Yani ihtiyaç fazlan var işçileri taşraya gönderdim beş yıl boyunca işçi almayacağım ben diyecek. O zaman, ne olacak, hizmetler taşeron işçiler tarafından yapılacak. Bir anlamda taşeronlaşmaya da yol açıyor bu model.

SENDİKALI OL AMA GREVE KATILMA!

Diğer bir konu kamuda işçi memur sözleşmeli personel uygulaması var. Sözleşmeli personele diyorlar ki ‘arkadaş sen sözleşmeli personelsin, sen sendikaya üye olabilirsin ama grev yapamasın, destekleyemezsin, katılamasın, grev propagandası yapman yasak.’ Yani sendika üyesisin ama sendikanın doğal işlevi grev yapmakken grev yapamasın!

İŞÇİNİN PARASIYLA PATRONLAR TEŞVİK EDİLİYOR

Başka önemli bir madde ise işsizlik fonuyla ilgili. Şimdi işsizlik fonunun bir takım gelirleri var. Şu an işsizlik fonunda tam 46 milyar TL yani eski parayla 46 katrilyon para var. Şimdi devlet işsizlik fonu gelirlerinin yüzde 30’üna kadar istihdamı artırma gerekçesiyle kullanabiliyordu. Şimdi bu yüzde 30’u yüzde 50’ye çıkartıyor. 31 Aralık 2015 tarihine kadar 5 senelik bir süreyle işverenin yeni işe aldığı işçilere ait işveren sigorta payını bu fondan karşılanacak. Tabii yeni işe aldığı insanlar kimler olacak, 18 ve 29 yaş arası erkekleri ve 18 yaşından büyük kadınları işe aldığı taktirde bunların sigorta primlerini işveren ödemeyecek devlet ödeyecek. Bir anlamda işçinin parasıyla patronlar teşvik ediliyor. İşverenlerde 29 yaş üzerinde ki işçileri işten çıkartıp yaşı daha genç insanları işe alacaklar. Dolayısıyla firmalarda, iş yerlerinde çalışan 29 yaşın üstündeki işçiler için bir işsizlik başlayacak.

46 MİLYAR TL’NİN SADECE 3.7’İ MİLYAR’I İŞSİZLERE

Burada esas önemli olan bir de işsizlik sigortası… Bu Mart 2002’de yürürlüğe girdi ve 31 Aralık 2010’a kadar yaklaşık 9 senede bu fonda demin belirttiğim gibi 46 Milyar TL Birikti. Bu 46 milyardan işsizlere yapılan ödeme miktarı ne kadar biliyor musunuz? 3.7 milyar TL. Yani işsizlere bu fonun sadece yüzde 8’i verilmiş işsizlik ödeneği olarak. İşsizler için oluşturulan bir fon ancak işsizlerin yüzde 8’i yararlanabildi. Şu anda ise işsizlik fonundan sadece 170 bin kişiye işsizlik fonu ödeniyor. Oysa resmi rakamlara göre 3 milyon işsiz var Türkiye’de. Yani her 100 işsizden sadece 6’sına işsizlik parası veriliyor.
Peki bu paralar nereye gitti? Hükümete göre GAP projesine gitmiş. 2008 yılında çıkartılan bir yasayla 2010’a kadar 10 milyar yani yüzde 22’si GAP projesine tahsis edildiği söyleniyor. Ancak o da belli değil. Ben tahsis edilmesin demiyorum ancak bunu devlet işsizlilerin fonundan değil devlettin bütçesinden aktarılsın.

Şu anda 9 milyon sigortalı var. 9 milyon sigortalının işveren payını devlet ödüyor. Ve bu ödediği miktar yaklaşık ayda 450 milyon TL. Halbuki 170 bin işsize ise ayda 63 TL para ödüyor. Dolayısıyla sigortanın fon payları işsizlere değil, işverenlere ya da başka yerlere gitmiş oluyor.

ÜCRET ARTIŞI TOPLUSÖZLEŞMEYE GÖRE DEĞİL PERFORMASA GÖRE

Kamu çalışanları açısından ise torba yasasının açacağı hak kayıplarına şunlar: Bir memur kademe ilerlemesi için sekiz yıl içersinde herhangi bir disiplin cezası almaması lazım. Ama diyelim ki, mitinge katıldılar, disiplin cezası aldıkları için kademe ilerleme de engellenmiş olacak ve maaşı da kesilecek. Onun ötesinde performansa dayalı uygulama getiriliyor. Bu da aslında hem memurlar arasında rekabeti artıracak hem de toplu sözleşmenin bir anlamı kalmayacak. Yani ücretleri toplu sözleşmeye göre artırılması gerekirken performansa göre artırılacak.

Onun dışında normalde memurlar 8 saat çalışıyorlar. Bu 8 saatlik çalışma süresi gerektiğinde, görev yerine bağlı olmaksızın artırılacak. Diyelim ki müdür öğretmenlere ya da bir başka memurlara ‘Haydi arkadaş daha çok çalışacaksınız’ diyecek. Yine memurun rızası olmadan altı aya kadar başka bir yere atanma durumu da var. Keyfi sürgün söz konusu. Bir diğer yönden gittikleri yerde norm kadro fazlası söz konusuysa eğer 4C’ye geçebilirler. Yani Tekel işçisi pozisyonuna düşebilirler. Güvencesiz bir istihdam kamu çalışanını bekliyor.
YOLSUZLUKLAR DENETİMDEN KAÇIRILIYOR
Bu arada kamu da çalışan tüm uzman personel sözleşmeli statüye geçiyor. Uzmanlık isteyen denetleme elemanları hani yolsuzlukları araştıran uzmanlara yaptırılırken, getirilen yasa ile düz memurlara bile bu denetimi yaptırabilecekler. Bir anlamda böylece yolsuzluklar denetimden kaçırılmış olacak. Tabii ki aldatıcı maddeler de var bu yasada öğrenci affı ya da emeklilere maaş zammı gibi. Ama bunlar tam bir makyaj.
TORBANIN ARKASINDAN NELER GELECEK?
Yasa Meclisten geçti. Artık daha büyük hak kayıpları söz konusu olacak. Kıdem tazminatının belki belli bir süre sonra kaldırılması gündeme gelecek.Kıdem tazminatı için istihdamı daraltıyor diyorlar dolayısıyla ya fona devredecekler ya da her yıla 30 günlük bir kıdem tazminatı ödüyorlarsa bu 15 güne inecek. Yani kıdem tazminatını iyice kuşa çevirecekler. Zaten bundan sonra hangi adımların atılacağı konusunda AKP hükümetin ulusal istihdam stratejisinde adlı belgesinde bu var. Dolayısıyla bu torba yasasının arkasından kıdem tazminatı riske gerebilir. Özel istihdam büroları kurulur. Buna karşı sendikaların büyük bir direniş göstermeleri gerekir. Daha büyük bir muhalefetin doğması gerekiyor. İşçi sınıfının buna topyekun karşılı vermesi gerekir. Sadece işçilerin değil, memurlarında, işsizlerinde harekete geçmesi gerekiyor.

Yeni bir araştırma ‘koyun gibi’ sözünü çürüttü!
LONDRA- Koyunların beyinlerine ilişkin yapılan son bir araştırmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Tahmin edildiğinin aksine çok karmaşık bir beyine sahip olan koyunlar, maymunlardan da akıllı çıkmaları bilim insanlarını da şaşırttı.
İngiltere’nin ünlü Cambridge Üniversitesi'nde koyunların beyinlerine ilişkin yapılan araştırmanın sonuçları açıklandı. Koyunların uzun süreli bir hafızaya sahip oldukları ve arkadaşlarını iki yıl boyunca tanıyabildikleri belirtildi.
İnsan ve diğer koyunları bile ayırt edebilen koyunların, maymunların başarısız olduğu psikolojik testleri geçtiği açıklandı. Araştırmaya ilişkin bilgi veren Dr. Laura Avanzo koyunlara kolay bir şekilde bazı bilgiler öğrettiklerini söyledi.
Araştırmanın sonuçlarının şaşırtıcı olduğunu belirten Dr. Avanzo "Sürü şeklinde hareket ettikleri zaman önemlerini yitiriyorlar. Ancak tek başına bir koyun hem daha akıllı, hem de çok farklı bir biçimde hareket ediyor" dedi.

ANF NEWS AGENCY